BEYKOZ KİME GÜZEL…
İşçi sınıfının ekmek derdiyle, yerlisinin para babalarına direnemeyerek terkeylediği Beykoz kime güzel.
İşte Beykoz’u özetleyen güzel bir makale
Osmanlı’nın bu sanayileşme çabaları içerisinde İstanbul Beykoz’da kurulan
fabrikalar, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel anlamda oldukça önemli bir yere
sahip olmuştur. Bir işçi semti olan Beykoz, önceleri Ermenilerin, Rumların,
Yahudilerin, Müslümanların, daha sonra Balkanlardan gelen muhacirlerin ve
Anadolu’dan gelen tarım işçilerinin bir arada yaşadıkları çok kültürlülüğün bir
arada olduğu bir yerleşim alanı olmuştur. Farklı sosyal statülere, farklı kültürlere
mensup zengin mozaikleri ve yaşam şekillerini bünyesinde barındıran Beykoz,
fabrikaların yanı sıra cam dekor ve saya atölyeleriyle de bölgedeki yaşayan
nüfusa ayrı bir istihdam alanı sağlamış ve bölgenin ekonomik can damarlarını
uzun süre beslemiştir.
İşgücü ve İstihdam
1940 ve 1950’li yıllar arasında Türkiye’de kırdan kente doğru kitlesel bir göç
dalgası yaşanmış olup, Beykoz özelindeyse bu göçün en önemli tetikleyicisi,
sanayileşmenin yarattığı iş gücü ve istihdam olanakları olmuştur. Sanayileşmenin
doğurduğu göç dalgasıyla Beykoz’da orantısız nüfus artışı yaşanmış, kıyı
şeridinde bulunan fabrikalar ve çeper bölgelerinde işçilerin barınma ihtiyaçlarına
yönelik yapmış oldukları çarpık ve plansız bir yapılaşma ile gecekondu olgusu
ortaya çıkmıştır. Ağ türü (akrabalık-hemşerilik) ilişkileri sayesinde enformel
yollarla inşa ettikleri gecekondular ile kentsel rant elde etmişlerdir. 1970’li
yıllarda gecekondulaşmanın arttığı dönemde, kent çeperinde oluşan
gecekonduların imar affı düzenlemesiyle tek katlı kaçak yapılardan çok katlı
yapılara dönüşümleri sağlanmıştır. 1980’li yıllarda STK’ların varlığı artarak,
sendikal hareketler hız kazanmıştır. 1990’lı yıllarda Beykoz’un kentleşmesiyle
birlikte hızlı sermaye birikimlerinin sağlandığı, büyük sermaye sahiplerinin
bölgedeki rant sebebiyle yaptıkları yatırımlar sayesinde toprak rantı bir adım
öteye taşınmış ve kentsel dönüşüm olgusu ortaya çıkmıştır. Bu süreçte
ekonomik farklılıklar, kentsel yaşam ile ilgili değişen kimlikler ve kentliliğin
getirmiş olduğu kültürel talepler ortaya çıkmıştır.
İşçilerin Mücadele Alanı Kalmadı
Modernleşme ve gelişmeyle birlikte, formelin örgütlü yapısının sınırları
gelişerek enformel grupların örgütsüz yapısının sınırlarını daraltmıştır. Bu oluşan
sistemin içinde mücadele alanı kalmayan Beykoz’un yapısını oluşturan işçiler,
işsizlik ve yoksullukla yüz yüze kalmıştır. Bu yapı içerisinde gelir seviyesi düşük
dar gelirli nüfus, değişim ve dönüşümle beraber yerini beyaz yakalı gelir seviyesi
yüksek orta-üst grubun yaşayacağı kentli bir yapıya bırakmıştır.
Bu anlamda Beykoz, sosyo-ekonomik gelir seviyesi yüksek kişilerin merkezden çepere doğru
sayfiye yer olarak tercih ettikleri bir yer olmuştur. Bugün Beykoz göç alabilen,
kentsel rantı yaratabilen, görece dinamik bir ekonomik yapıya sahip, bir bölge
olmuştur. Beykoz’un yapısına baktığımızda bu durum gelenekselle modernin,
724 Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi Yıl 18 Sayı 36 (Güz 2022)
geçmişle bugünün karıştığı farklı mozaikleri bünyesinde barındıran bir bölge
olarak karşımıza çıkmıştır.
Beykoz’un ekonomisi durağan bir yapıya geçmiştir
Beykoz’da daha önce yaşanan birincil homojen
ilişkiler, yerini ikincil ilişkilere heterojen bir yapıya bırakmıştır. Öte yandan
2000’li yıllara gelindiğinde Beykoz’un ekonomik ve kültürel simgelerinden olan
fabrikaların ve atölyelerin (saya-cam-dekor) kapanmasıyla Beykoz’un ekonomisi
durağan bir döneme geçmiştir. Fabrika işçileri farklı kentlerde bulunan istihdam
olanaklarından faydalanarak göç etmişlerdir. Geriye kalan işsiz insanların bir
kısmı erken emekli edilmiş, nüfusun çoğunluğu da işsizlik nedeniyle köylerine
göç etmek zorunda kalmışlardır. Beykoz bir işçi bölgesinden orta ve üst gelir
grubunun yaşayacağı bir yapıya dönüşmüş ve dönüşmeye devam etmektedir.
Kaynakça: Sibel Kaya Kuştemir