Teşrik Tekbiri nedir? Ne zaman başlar? Nasıl Okunur?
26.06.2023- 27 Haziran 2023 arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın son günü 01 Temmuz 2023 Cumartesi günü ikindi namazında farzlardan sonra (23 farz) okuduğumuz tekbirlere verilen isimdir.
Teşrik, doğuya doğru gitmek, parlamak anlamlarına geliyor. Teşrik tekbiri ise, arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, 23 farz namazının arkasından birer defa
“Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diye tekbir getirilmesine deniyor.
Teşrik tekbiri nasıl başladı? Bu tekbirlerin başlangıcı, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etme olayına dayanır. Hz. İbrahim gördüğü rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir, hazırlıklar sırasındaysa gökten bedel olarak bir koç getirilir. Cebrail; “Allahu ekber, Allahu ekber” diyerek tekbir getirince, Hz. İbrahim bu sesi duyar ve başını gökyüzüne çevirir. Onun bir koçla geldiğini görünce de “Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber” diye cevap verir. Bu kelimeleri işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail de “Allahu ekber velillâhi’l-hamd” der.
Teşrik tekbirleri ne zaman başlıyor? Hz. Peygamberin (s.a.s.), kurban bayramının arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, ikindi namazı da dâhil olmak üzere farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiğine dair rivayetler vardır (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 315; Dârekutnî, es-Sünen, III, 439, 440). Buna göre Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre arefe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar 23 vakit, her farzın ardından teşrik tekbiri getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir.
Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz aynı günlerde kaza edilirken teşrik tekbirleri de getirilir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilmeleri hâlinde ise tekbir getirilmez. Namaz kaza edilmedikçe tekbirler kaza edilmez (Serahsî, el-Mebsût, II, 43-44; İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 82). Şâfiî mezhebine göre ise teşrik tekbirleri sünnettir (Mâverdî, el-Hâvî, II, 500-501).